22 Temmuz 2014 Salı

Gül yaprağından gemi yapalım mı?

Canım Kardeşim,


Bugün sana gül yaprağından yaptığım geminin üzerine binip geldiğimi anlatmak isterim.
Gül ki, çok benzetir bizi birbirimize. 
Bu yüzden bu Yolculuğa çıkarken onu seçtim!

Gül ki, bülbül olayım karşında... şakır şakır anlatayım içimdeki aşk şarkılarını..
Gül ki, dağılsın tüm bulutlar üzerimizden, güneş doldursun ışıklarıyla içimizi...
Ve gül ki, seni bırakmamasıya sarayım, sarmalayayım...

Seni incitmeyi istemiyorum. 
Biliyorum çok kırgınsın, kızgınsın, öfkelisin hatta kimi zaman kardeşin olduğumu bile inkar edersin, belki de ben etmişimdir. Bunları silelim istiyorum. Temizleyelim. 

Bu dünyada sedece sen ve ben kalmışız gibi biz olalım istiyorum. 
Güç değil can özüm. Güç değil. 
Biz bir olursak yeneriz tüm yanlızlıkları, tüm savaşları, tüm düşmanlıkları...
Gel ve bir olalım bitanem. 

Adım atamayan ben, koşmak istiyorum. Hem de seninle koşmak.

Ayağım yok, gözüm yok, kolum yok diye sakın düşünme. Bu senin ayıbın değil. bunca zaman seni tamamlayamadığım, besleyemediğim, bakamadığım için benim suçum demeye dilim varmıyor. Çünkü eksik değiliz bitanem. 
Diyorum ya, biriz artık biz diye. 
Tüm eksikliklerimizi birlikte doldururuz. İnan! 
Sen bana resim yapmayı öğretirsin, ben sana müzik dinletirim. 
Sen bana aşkını anlatırsın, ben hayalini kurarım. 
Sen bana çiçek olursun, ben sana yaprak... 
Birlikte oluruz ne olacaksak...

Bugün içimden sana çok şey söylemek geliyor. 
Sevgiye boğmak, sevgide boğulmak gibi mesela... 
Sıkılırsan sevgiden sıkıl istiyorum. Sıkarsam birini sevgiden sıktım derim bende. İnsan sevince çok güzel oluyor.
insan sevilince bir başka güzel oluyor. 
Bunları birlikte deneyimlemek için zamanımız var...
Zamanımız var diye ötelemeyeim artık. 
şimdi yapalım...
şimdi konuşalım, şimdi susalım, şimdi kavuşalım, şimdi buluşalım canımın içi...

Ahh Ahh demek istemiyorum artık, hayıflanmak istemiyorum. 
kirli bir dünyayı görmek istemiyor gözüm. 
İsyan ediyor kullaklarım televizyonlara.. 
İzlemeyelim, yaşayalım. 
Siyaset yapmayalım mesela, politika olmasın hayatımızda bundan sonra. 
Açık olalım bibirimize, hiç olmadığımız kadar. 
Dedim ya gül yaprağına binip geldim, alabora olması suyun bir hareketine bakar... Su akar suyun akışına bırakalım.Düşersem belki bir gün bilirim benim gibi bir can var, gelir o da gül yapraklarıyla, düşersen bilirsin bir can var seninle aynı suda...

Seni çok seviyorum,
Göz yaşlarına dayanamam, ama mutluluktan aglıyorsan şayet;
Benim incilerim bunlar der boynumda ömür boyu taşarım...

Seni çok seviyorum.
Yine geleceğim, yine yazacağım...
Sende yaz! bana yaz, aşkına yaz, çocuğuna yaz, kardeşine yaz, annene babana yaz, dostuna yaz, tanıdığın tanımadığın canlara yaz, güle yaz, kediye yaz, dünyaya yaz...

Haykıralım tüm sevgilerimizi evrene.
Haykıralım ve barışalım!

Mutluluk baki olsun bu dünyada.

Seni çok seviyorum bitanem.
Tüm aşkımla...
Hoşçakalalım...

Bir Garip Özgecik!



8 Temmuz 2014 Salı

Bazı An(ı)lar tazeliğini korumayı hak eder


Az evvel bir pencere önünde durdum. Sıcak ama ılık ılık esen rüzgara karşı .. Öyle manzaralı bir yer de değil hani. Baktığım yer, gördüğüm yer oldu işte aniden..
Bir diyar, yarım kalmışlıklardan eseri olmayan yeni bir sokakmış gibi göründü gözüme. Sessiz sakin bir sokak da değil bu sefer görünen. Aksine kalabalık. Dolu dolu herşeyiyle! Mavisi, Yeşili, Turuncusu, Pembesi ve olmazsa olmazı Beyazı ile bir gökkuşağı küveti gibi!
Bu sokakta Sanat var, sanatçı var. Yar var Yaradan Var! Unutulmaya yüz tutmuş değerler, yıllarca aranmış da bir sahip bulamamış, kucak açmış şimdi sevgililerini bekler. Henüz en doğmamış çocuklar göz bebeklerimle sevişirken farkettim, içimdeki bakir suda yüzen kumru ve yunusları...
Sonra sonra düşüncesi geldi, Kelimelerin gölgelerinde kalan "Anı"ların..
Ve Dedim ki kendime... Yaz bunu bir yere... Yazdıkça sevdim tüm anları ve hatırlayabildiğim kadarıyla anılarımı... Unuttuklarıma üzülür gibi oldum önce, Üzülmek boşa, her şey hatırlanamaz ki diye avuttum da bir ara! Yalan Yok!
O an bir kalem geldi yanıma, yazdığım kelimelerin vebalini hatırlatarak, baştan anlattı tarihe iz bıraktıklarımı ... Okumalar yetmediğinde, fotograflar geldi bu sefer şen şakrak, Kimi zaman yanlız , Kimi zaman çoklu dostlu çiftli eşli... Yanisi Deli Dolu!
"Şak!" diye patladı işte o An AŞK.
Çok sevince insan, çok aşık oluyormuş. Ve aşk ne bir bedenle ne bir ruhla yetinmiyormuş.
Aç gözlü sokak misafirperviliğinde gördüğün gibi son noktadayım!
Aşk bir varlığa beslediğin duygunun dışında, bir eyleme dönüşme, farklı bir enerjiyle bütünleşme haliymiş oysa.
Sonrası klasik, aklıma düşen tüm güzellikleri hatırlamaca : - Bir çiçekle günlerce sevişmeler, - Bir uğur boceğini parmağa alıp kulağına fısıldamalar, - Denize dokunuşlar, - Rüzgara karşı saç savurmalar, - kırmızı eteği çok sevmeler, - bir kadına sıkı sıkı sarılmalar, - gülümseyen anneyi öpmeye doyamamalar, - yine de arada sırada saklambaç oynamalar, - asker yolu gözlemeler, - babayla yapılan şefkat perdelerinin yırtıldığı anda en öfkeli kavgayı etmeler, ....
Hatırladıkça Melekleri düşündüm bu dünyanın, ve sevdim tek tek... bir yaratan olmalı dedim, besledim tüm inanç damarlarını kanasıya... dostlarımı da çok sevdim, tanışmadığım çocuklarını da bu kentin.. sonra hepsine çok aşık olunca, çok korktum...
en çılgın anlarda yaşadığım en dolu anların bu sefer anısına bu cümleyi sana yazdım :
Bazı An(ı)lar tazeliğini korumayı hak eder ve gün gelir senden hakkını ister!
Yaz Özge! İllaki Yaz!

28 Ekim 2013 Pazartesi

29 Ekim Aşk'ı




Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür!
ve bir orman gibi kardeşçesine,
                    bu hasret bizim... 
            (Nazım Amca sen çok yaşa!)

29 Ekim Aşkına;
Geldi yine Ekimin son demleri... 
Sevinçlerini yaşatamadığımız susma günleri!
90 yıllık çınarı yapraklarından çekiştirdiğimiz  yetmemişki,
Kökünde sökme dönemleri...

Bilirim!
İçinde Aşk olan yürek nehirlerinde susarız; 
Geçmişin özlemlerine. 
Gelecekten, karanlıkta kalmaktan daha çok korkarız;
Sonra da ağlarız, "Acı" umutsuz yarınlarımıza.

İnsan yine de dilemekte özgür!
Ve şimdi Bizim için diliyorum Can'ım:
Nice ekimlerimiz olsun Hür'ce, Sevgi dolu, İnanç dolu...
Bizim gibi Deli dolu  nice yaşlarımız olsun, 
Taşmadan, kopmadan bir toprağa sığabilen...
Bizi bizde yetiren!
ÖzgeCan
28.10.2013 - İstanbul

21 Ekim 2013 Pazartesi

Nefes Alıp, Seni düşünmek güzel şey!

Sabah Sabah okunan şiirin tadı damağımda,
Güzel bir güne uyanınca hele...
Güneş içine içine akınca...
Paylaşmak ne güzel şey diyorsun kendi kendine!!

İnsanın nefes alıyorken, düşünecek kadar sevdikleri olduğunca var.
Varlığı kadar da AŞK'ı arar...
Elbet Aşk'da bir gün ona  Kan'ar.

İstanbul - 21.10.2013


Yaşamak güzel şey doğrusu  
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
Hele iyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.

Melih Cevdet Anday



10 Ekim 2013 Perşembe

Yürek Karışıklıkları

Renklerini bıraksana hadi suya. 
Şeffaflaşsana toprak karşısında.

Ne yalan rüyalar bunlar.
Gerçekten inanmak güç,
Hele bir yürek seninle çarparken.
Bedenen büyük ihanet;
yüreği bir çırpıda boğmak, kirli yarınlarda.

İtiraf etmeliyim ki,
ikinci yüreği yanına almak daha güç!
İnsan birken iki nasıl eder ki zaten,
Hiç anlamadım.
Sanırım hiç de anlayamacağım.
kim demişse bir elmanın iki yarısı yalanını!
Kandırmışlar işte saftirikten tüm yüreği yanıkları!

Sus sus duymasın kimse!
Bilmesin kimse!

Ahh Fırtınları ters düz eden durgunluk!

Özge YARAN
10.10.2013 - İstanbul


Not: Kafam Bozuk, Gönlüm soluk, Dilim Donuk Bu dümende...
Saçım Ağarır, Yaşım bağırır, Yaşam daralır Bu dümende...
Diyen Birsen Tezer'in isyanı yazdırdı ya yukarıdakileri :)
Sonra garip bir şekilde özlem sardı her bir yanımı.
Uzaklıklar ve zamanlar girse de araya bazen Bir'liktir insanı Diri tutan.
Belki Di'ri derken ikiletmeyen Bir'i söylemek istiyoruzdur.
Özledim demek çoğu zaman bahanesiz.
Çoğunlukla da sıcaklıktır.
Bazen de çok üşümüştür ruhlarımız,  birbirimizden ayrıyken.
Bu yüzden sarılmak isteğidir özlemek!

ÖZLEDİM Be Demektir Özge'ce!

4 Eylül 2013 Çarşamba

Beyaz Sayfaların Ağıtı

Bir Çuval Boş Sayfa duruyor önümde,
Hem de BomBoş!
"Boşlukları Doldurun"  dediler bize hep... 
Hiç boş olun demediler. 
Hiç Boş'ayamadık bu yüzden.
Boş olmayı öğrenemedik bile, bir kağıt parçası kadar... 

Yazdık sonra...

Kirli ellerimiz,
kirli kalemlerimiz,
ve kirli fikirlerimizle.

Yazık olan biz miydik,
sayfalar mıydı?
hiç bilemedik!

Şimdi!
Kapattım ışıkları...
Bir kibrit ve bir mum eşliğinde,
Ateşin dansını izliyorum...   
Arkada Şaraptan daha etkili şarkılar,
Ve sarhoşluğumun Boşluğunun tadına bakıyorum.

İki dirhem bir çekirdek,
Yanlızlığın sesine kulak veriyorum.
Gözlerine bakmadan.
Sesine duymadan.
Tenini hissetmeden.

Sen oluyorum!
Yanlız Sen olmak, ne güçmüş!
Bak işte, onu çok iyi biliyorum.

(Beyaz Sayfaların Anısına)

Özge YARAN
4.09.2013 - İSTANBUL  

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gitme Denemeleri

Sen git dersin, bir yanım kök salar...

Bu topraklar ne yaman Aşk esiri,
Geceleri rüyalarımda görürüm deniz aşırı ülkeleri,
Sabah uyanır, ve İstanbul gerçekleri.
Denizine salarım mektup yazdığım şişeleri,
Gitmeden de severim gidebilmeyi.

bir küçük kız çocugu olur,
binerim bir uçurtma tepesine,
Gitmeyi denerim, denerim de...
Bensiz kalan yanlarım,
Peki ya Bensiz atan canlarım!
Ve sonra,
Geri geri takip ederim ayak izlerimi.

Özge YARAN
17.08.2013